WhatsApp arşiv nerede ?

Simge

New member
“Eş bir imtihan mıdır?” Soruya Farklı Pencerelerden Bakan Samimi Bir Tartışma Daveti

Selam forumdaşlar,

Konulara tek taraftan bakmayı sevmeyenlerdenim. “Eş bir imtihan mıdır?” sorusu da öyle… Kimi “evet, sabrın ve karakterin testidir” der, kimi “hayır, ortaklıktır; test değil takım oyunudur” diye itiraz eder. Ben de bu başlıkta; erkeklerin daha objektif/veri odaklı, kadınların ise daha duygusal/toplumsal etkiler odaklı bakışlarını karşılaştırarak, kavramı birlikte tartalım istiyorum. Amacım hüküm vermek değil; sizi kendi deneyimlerinizi, ölçütlerinizi ve değerlerinizi paylaşmaya davet etmek. Hadi başlayalım.

---

“İmtihan” Kelimesinin Yükü: Sabır mı, Sorumluluk mu, Ortak Proje mi?

“İmtihan” sözcüğü kulağa hem ağır hem de kutsal gelir. Bir şeyi imtihan diye adlandırdığınızda, ona çile ve dayanıklılık eşlik eder. Eşi “imtihan” görmek; zorluğu, sabrı, “katlanmayı” normalleştirebilir. Öte yandan aynı kelime, “beraber büyümenin” zorlu yanlarını kabullenme çağrısı olarak da okunabilir. Peki hangisi daha sağlıklı? Bence cevap, bu kelimeyi hangi davranışları meşrulaştırmak için kullandığımızda gizli. Zorlanmayı normal görmek bir yere kadar tamam; ama saygısızlığı, değersizleştirmeyi, psikolojik yıpratmayı “imtihan” diye paketlemeye başlıyorsak, orada durup düşünmek gerekir.

---

Erkeklerin Objektif/Veri Odaklı Yaklaşımı: “Ölçebilirsek Yönetiriz”

Birçok erkek, ilişkiye bakarken tabloyu sayılarla görmek ister: bütçe, zaman yönetimi, ev içi iş bölümü, çocuk bakım saatleri, hedefler, performans göstergeleri (KPI), kriz çözme protokolleri… Bu yaklaşımın güçlü yanları:

- Şeffaflık ve ölçme: “Hangi iş kime düşüyor?” sorusu duyguya göre değil, takvime ve listeye göre netleşir.

- Problem çözme disiplini: Sorunlar kişiselleştirilmeden, “sistem hatası” gibi ele alınır.

- İleriye dönük planlama: Tatil, yatırım, sağlık kontrolleri, kariyer adımları planlı yürür.

Ancak riskleri de var:

- Aşırı rasyonalizm: Hislerin ölçülemez tarafını, beklenmedik anların duygusal ağırlığını kaçırabilir.

- “Skor tahtası” algısı: Evde yapılan işlerin puana dönüşmesi, sevgiyi bir “maliyet” hesabına indirger.

- İletişimde soğuma: “Çözüm üretmek” adına “duyulmayı” ıskalamak.

Veri odaklı bakış, ilişkide adil paylaşım için güçlü bir araç olabilir; fakat tek başına kullanıldığında, eşin “duyulma ihtiyacı”nı pas geçebilir. Burada soru şu: “Ölçemediğimiz şeyleri de ciddiye alabiliyor muyuz?”

---

Kadınların Duygusal/Toplumsal Etki Odaklı Yaklaşımı: “İlişkinin İklimi Ne Diyor?”

Birçok kadın, ilişkiye “duygusal iklim” ve “sosyal bağ” merceğinden bakar: duygusal emek, empati, görünmeyen iş yükü, bakım ve aile/çevre dinamiklerinin etkisi… Bu yaklaşımın güçlü yanları:

- Bağ kurma ve güven: Sözsüz ipuçlarını yakalama, duygusal yakınlığı pekiştirme.

- Toplumsal farkındalık: Aile baskısı, toplumsal cinsiyet rolleri, görünmeyen emek gibi yapısal etkileri hesaba katma.

- Krizde yumuşak güç: Yıkıcı tartışmalar yerine ilişkiyi onaran dille köprü kurma.

Riskler ise şunlar olabilir:

- Aşırı yüklenme: “Duygusal düzenleyici” rolünü tek başına üstlenip tükenmek.

- Belirsiz sınırlar: “Fedakârlık” uğruna kişisel alanı ihmal etmek.

- Somutlaşmayan beklentiler: “Anlaşılsın” istenen ihtiyaçların, açıkça dillendirilmeyince karşılanmaması.

Duygusal/sosyal mercek, ilişkide insanî sıcaklığı ve adaleti korur. Ama tek başına kaldığında, pratik akışı ve net sınırları muğlaklaştırabilir. Peki, “şefkat” ile “sınır” nasıl birlikte tutulur?

---

Kavşak Noktası: “Duygunun Verisi” ve “Verinin Duygusu”

Bence tartışmanın kilidi, bu iki yaklaşımı çatıştırmak yerine birleştirmek:

- Duygunun verisi: Duyguları da görünür kılabiliriz. Haftalık “iklim kontrolü” (1–10 arası memnuniyet, yorgunluk, yalnızlık, takdir edilme puanları) tutmak; görünmeyeni görünür yapar.

- Verinin duygusu: Tablolardaki satırların bir “insan”a karşılık geldiğini, her hücrenin ardında bir yorgunluk ya da sevinç olduğunu unutmamak.

Basit bir örnek: Ev içi iş bölümü tablosu + haftalık 15 dakikalık “nasıl hissediyorsun?” check-in’i. Rakamsal adalet, duygusal adaletle buluşur. “İmtihan” böylece kör talih değil, tasarlanmış bir ortak öğrenme sürecine dönüşür.

---

“İmtihan” Söyleminin İnce Çizgisi: Dayanıklılık mı, Meşrulaştırma mı?

Eşi “imtihan” görmek; zorluklarda pes etmemeyi telkin edebilir. Esnekliğe, sabra ve karakter gelişimine alan açar. Ancak bu söylem, saygısızlık, küçümseme, vurdumduymazlık, aşırı kontrol gibi davranışları normalleştirmeye başlıyorsa, tehlike çanları çalar. “İmtihan” kelimesinin sınırı; insan onurudur. Eleştiri var, aşağılamak yok. Talep var, tahakküm yok. Farklılık var, erozyon yok.

Kendimize sormamız gereken sorular:

- “Zorluğa katlanıyorum” dediğim şey gerçekten gelişim mi, yoksa değersizleştirilme mi?

- “Sabrediyorum” derken, konuşulabilir sorunları halının altına mı süpürüyorum?

- “İmtihan” dediğim şey tek taraflı mı, yoksa iki kişiyi de büyüten bir süreç mi?

---

Pratik Araçlar: Testten Takıma Dönüşmek İçin Mini Rehber

1. Adil görünürlük: Ev içi görünmeyen emek (duygusal organizasyon, hatırlatma, planlama) dahil haftalık iş akışını listeleyin. “Kim, ne kadar?” sorusu netleşsin.

2. Duygu check-in’i: Her hafta 15 dakika; “Bu hafta ne hissettim? Nerede zorlandım? Nerede takdir edildim?”

3. Karar defteri: Büyük kararları yazın; hangi veriyle, hangi duyguyla aldınız? Sonuçlar ne öğretti?

4. Sınır ve ritüel: Her bireyin kişisel alan ritüeli (yürüyüş, hobi zamanı) kutsal kabul edilsin.

5. Kriz protokolü: Tartışma ısınırsa 20 dakika mola, “ben dili”, konu sınırlama (tek konu), kişilik genellemeleri yok.

Bu araçlar, erkeklerin “somut tablo” ihtiyacı ile kadınların “duyulma ve bağ” ihtiyacını köprüleyebilir.

---

Toplumsal Arka Plan: Roller, Beklentiler ve İlişkinin Görünmez Sahnesi

Eşi “imtihan” görmekte toplumsal rollerin etkisi büyük. Ailelerin müdahil oluşu, ekonomik baskılar, iş-yaşam dengesizliği, sosyal medya kıyasları… Bütün bunlar ilişkiyi bir “basınç odası”na çeviriyor. Erkekler bu basıncı sonuç ve çözüm üzerinden okumaya eğilimli iken, kadınlar iklim ve adalet üzerinden deneyimliyor olabilir. Bu fark, kavga sebebi değil; tamamlayıcılık çağrısıdır. Aynı resmi iki mercekten görüp üst üste koyduğumuzda, çözünürlük artar.

---

Tartışmayı Ateşleyen Sorular: Sizin Deneyiminizde “İmtihan” Ne Demek?

- Eşi “imtihan” görmek, sizi zorluklarda daha dayanıklı yaptı mı, yoksa yıprattı mı?

- Ev içi iş bölümü ve duygusal emek, sizde adil dağılıyor mu? Ölçtünüz mü, konuştunuz mu?

- Bir ilişkinin “başarı kriterleri” sizce neler? Mutluluk mu, huzur mu, ilerleme mi, sadakat mi, adalet mi?

- “Sabır” dediğiniz şeyin sınırı nerede? Hangi davranışlar müzakere edilebilir, hangileri kırmızı çizgi?

- Erkek forumdaşlar: Veriye bakınca hangi iki metrik sizi en çok rahatlatır?

- Kadın forumdaşlar: Duyulduğunuzu en çok hangi davranış gösterir?

- “İmtihan” yerine hangi metafor daha iyi: “ortak proje”, “laboratuvar”, “yol arkadaşlığı”, “atölye”?

---

Sonuç: İmtihan mı, Atölye mi? Seçtiğimiz Metafor İlişkiyi Şekillendirir

“Eş bir imtihan mıdır?” sorusunun tek bir doğru cevabı yok. Metafor, gerçeği kurar. İlişkiyi “imtihan” diye adlandırırsak, odağımız dayanma olur; “atölye” dersek, odağımız öğrenme ve üretme olur. Erkeklerin veri disiplini; şeffaf iş bölümü, plan ve kriz yönetimiyle ilişkiye omurga kazandırabilir. Kadınların duygusal ve toplumsal hassasiyeti; bağ, adalet ve görünmeyen emeği merkeze alarak ilişkiye ruh verir. Omurga ile ruh buluştuğunda, imtihan dediğimiz şey bir “karakter aşındırıcı” olmaktan çıkar; iki tarafı da büyüten bir ortak öğrenme sürecine dönüşür.

Söz sizde forumdaşlar:

Sizin ilişkilerinizde hangi metafor daha işlevsel oldu? Hangi araçlar gerçekten işe yaradı? Nerede yoruldunuz, nerede güçlendiniz? Gelin, deneyimlerimizi paylaşalım; çünkü bazen en iyi cevap, birbirimizin hikâyesinde saklıdır.
 
Üst