Ikametgah mesken ne demek ?

Selin

New member
İkametgah ve Mesken: İki Farklı Dünya, Bir Ortak Nokta!

Merhaba sevgili forum üyeleri, bugün size hepimizin bir şekilde hayatına dokunan, ancak çoğu zaman çok fazla önemsemediğimiz bir kavramdan bahsedeceğim: İkametgah ve mesken! Belki de ilk bakışta kulağa çok resmi ve sıkıcı geliyor olabilir. Ama merak etmeyin, bu yazıda konuyu sadece tanımlamakla kalmayacak, aynı zamanda biraz eğlenceli, düşündürücü bir hikayeye dönüştüreceğiz. Haydi, başlıyoruz!

Bir Aile, İki Dünya: İkametgah ve Mesken Arasında Yolculuk

Bir zamanlar, Ege’nin güzel bir köyünde yaşayan bir aile vardı. Anne, Elif, hayatın hızlı temposu ve büyük şehirdeki karmaşadan kaçıp, doğal yaşamın içinde huzuru bulmuştu. Babası Ahmet ise hep çözüm odaklıydı, her şeyin bir mantığı olması gerektiğine inanıyordu. Onlar, doğanın güzelliklerini keşfettikleri bu küçük köyde, bir "ikametgah" arayışındaydılar. Çünkü, ne de olsa, ikametgah denildiğinde, bir kişinin resmi olarak yaşadığı yer kastedilirdi. Yani bir adres!

Ama mesken… Ah, işte mesken, başka bir şeydi. Elif’in gözünde mesken, yalnızca dört duvarın arasındaki bir yer değil, ruhunu dinlendirebileceği, sevdikleriyle sıcak anılar biriktirebileceği, kalbinin huzur bulduğu bir alandı.

İkametgah mı, Mesken mi? Elif ve Ahmet’in Farklı Yaklaşımları

Elif, sabahları deniz kenarındaki küçük çay bahçesine yürüyüp, güneşin doğuşunu izlerken derin bir nefes almayı severdi. O, her köy evinin, o evin içinde yaşayan insanlara çok daha fazlasını sunduğunu düşünüyordu. Gerçek anlamda "yaşama" duygusunu, insanın yaşadığı yerle kurduğu bağda buluyordu. Meskenin anlamı buydu: bir yerin, sadece duvarlardan, çatıdan ve pencerelerden ibaret olamayacağı; bir yerin, orada kalbiyle hissedilebilmesiydi.

Ahmet ise sabahları hemen bilgisayarını açar, işlerini planlar, köydeki diğer çiftçilerle ticaret yapma yollarını araştırırdı. Ahmet için her şeyin bir düzeni vardı. İkametgah, bir kişinin hukukî olarak yaşadığı yeri belirtirdi; bir adresi vardı ve bu adres üzerinde onun yaşamına dair bütün resmi işler yapılabilirdi. Hangi köyde olduğunu, hangi sokağa ait olduğunu, hangi mahallede yaşadığını bilmek çok önemliydi. Elif içinse, bu sadece fiziksel bir detaydı.

Bir gün, köyün muhtarı Mahir Bey, Elif’i ziyaret etmeye geldi. Elif, yine denize bakan verandasında oturuyordu. Mahir Bey, Elif’e “Günümüzde, ikametgah belgeleri çok önemli. Bunu eksiksiz bir şekilde tamamlamanız gerek,” diyerek, işin resmi kısmına giriverdi. Elif şaşkınlıkla, “Ama ben buradayım, burası benim evim, kalbim burada. Ne gereği var bu kağıt işlerinin?” diye sordu. Mahir Bey, gülümsedi ve “Bunlar gerekli, Elif Hanım. Hem de pek çok sebepten dolayı… Ama, bazen herkes ikametgahı ve meskeni bir arada arar,” dedi.

İkametgahın Tarihçesi ve Toplumsal Yansıması

Ahmet, birkaç gün sonra Elif’e, “İkametgah ve mesken aslında toplumsal bir anlam taşıyor. Eskiden, köylerde herkes kendi ikametgahını belirlerdi. Yani, hem fiziksel hem de yasal anlamda, bir yerin sahibi olurdu. Ancak günümüzde, herkesin bir yerin "gerçek sahibi" olması bir ikametgah belgesiyle belirleniyor. Bazen bu resmi belgeler, insanların kendilerini ait hissettikleri yerlerle pek örtüşmeyebiliyor,” dedi.

Ahmet’in sözleri Elif’i düşündürdü. Gerçekten de, ikametgah, bazen bir belgeye indirgenmişti. Ama mesken, ne kadar belgelerle tanımlansa da, bir kişiyi orada mutlu edebilecek olan her şeydi. İkametgahın yasal bir tanımı varken, mesken, ruhsal bir tanımdı. Herkesin meskeni farklıydı.

Elif, Ahmet’in mantıklı yaklaşımlarını takdir ediyordu, ama ona göre "yaşanabilir" bir yerin tanımını biraz daha geniş tutmalıydılar. Meskenin içinde, sadece dört duvar ve bir kapı yoktu. Orada hissettikleriniz, hatırladığınız anlar, orada geçirdiğiniz zamanın kıymeti vardı.

Meskeni Gerçekten Nerede Bulursunuz?

Bir sabah, Elif ve Ahmet birlikte köyün dışına, uzun bir yürüyüşe çıktılar. Ahmet, yol boyunca sürekli meskenin ve ikametgahın anlamlarını konuştu. “İkametgah, kişinin hukuki olarak ait olduğu yeri ifade ederken, mesken daha çok duygusal bir bağ kurmayı anlatır. Belki de en önemli fark, birinin yasal, diğerinin ise kalpten olmasında yatıyor,” dedi.

Elif, sonrasında bir an durdu ve “Mesken, belki de kendi kimliğimizi bulduğumuz yer, değil mi?” dedi. Ahmet bir an durakladı ve “Evet, belki de. Ama şunu unutma: Hangi yeri ikametgah olarak kabul ederseniz edin, meskeni hissetmek için bazen zaman ve içsel bir bağ gerekir,” diye cevap verdi.

Elif ve Ahmet, yürüyüşlerini bitirip evlerine dönerken, her ikisi de ikametgah ve mesken kavramlarını farklı bir bakış açısıyla düşünmeye başlamışlardı. Biri hukuki bir belgeyi ifade ederken, diğeri ruhsal bir derinliği sembolize ediyordu. Ve belki de önemli olan, sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal olarak da "ev"i bulabilmekti.

Sonuç: Evimiz Nerede, Gerçekten Nerede?

Sonuçta, ikametgah ve mesken, hayatta her birimizin özel anlam taşıyan iki kavramıdır. İkametgah belki hukuki bir gereklilikken, mesken, kalbinizin dinlenebileceği, kendinizi huzurlu hissettiğiniz, yaşadığınız yerdir. Hepimizin yaşadığı yerle kurduğu bağ, çoğu zaman daha derin ve duygusal bir anlam taşır. Peki ya siz? Gerçek meskeninizi nerede buldunuz? Hangi yer sizin için "ev" olmaya hak kazandı?
 
Üst