Konferans Sonunda Dinleyiciler Soru Sorabilir Mi ?

Simge

New member
Konferans Sonunda Dinleyiciler Soru Sorabilir Mi? Gerçekler, Hikâyeler ve İnsan Halleri

Selam sevgili forumdaşlar!

Bugün sizlerle, hem akademik hem insani bir merakın etrafında dolaşan bir konuyu konuşalım istedim: Konferans sonunda dinleyiciler soru sorabilir mi?

Evet, kulağa basit geliyor ama işin içinde hem istatistikler, hem sosyal dinamikler, hem de biraz kalp kırıklığı, biraz kahkaha var. Benim de katıldığım birkaç konferansta yaşadığım ilginç anılarla, birkaç araştırma verisini harmanlayarak bu meseleyi hep birlikte tartışalım dedim.

---

Soru Cevap Kısmı: Herkesin Beklediği, Kimsenin Başlatmadığı Bölüm

İşin gerçeği şu: dünya genelinde yapılan konferansların %85’inde, soru-cevap bölümü programda yer alıyor.

Ama yapılan bir araştırmaya göre (Harvard Business Review, 2023), katılımcıların yalnızca %27’si soru sormaya cesaret ediyor.

Geri kalan %73’lük grup ise “Bir şey sorarsam yanlış mı anlaşılırım?”, “Süremi aşıyorum diye ters mi bakarlar?”, “Zaten herkes gitmek istiyor, ben şimdi neden uzatayım?” düşünceleriyle susmayı tercih ediyor.

Benim katıldığım son konferansta, konuşmacı sahneden “Sorusu olan var mı?” diye sorduğunda, herkes telefonuna baktı. Bir kişi bile el kaldırmadı. Oysa molada herkes birbirine “Keşke şunu sorsaydım.” diyordu.

Kısacası, hepimizin içinde bir soru var, ama mikrofon gelince aklımızdan uçup gidiyor.

---

Erkekler, Çözüm Odaklı Sorularla Sahneyi Alır

Yapılan bazı konferans gözlemlerinde (özellikle teknoloji ve mühendislik alanlarında), erkek katılımcıların soru sorma oranı kadınlara göre yaklaşık 2 kat fazla.

Ama mesele sadece sayısal değil; tarz farkı da belirgin.

Erkekler genellikle sonuç odaklı sorular sormayı tercih ediyor.

Mesela bir konuşmada iklim teknolojilerinden bahsediliyorsa, erkek katılımcı soruyu şöyle formüle ediyor:

> “Bu sistem karbon salınımını yüzde kaç oranında azaltıyor? Verimlilik hesaplamasını hangi modelle yaptınız?”

Hedef net, soru teknik, duygu sıfır.

Ama aynı konferansta bir kadın katılımcı mikrofonu aldığında konu bambaşka bir tonda ilerliyor:

> “Bu teknolojinin yerel topluluklar üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? İnsanların alışkanlıklarını değiştirmek zor olmadı mı?”

Kadınlar genelde ilişkisel ve empatik sorular soruyor; sistem değil, insan merkezli düşünüyorlar.

Ve işte tam da burada konferans salonları ikiye bölünüyor:

Bir taraf “Veri lazım” diyor, diğeri “İnsan hikâyesi.”

Oysa ikisi bir araya geldiğinde konferanslar gerçekten anlam kazanıyor.

---

Soru Sormak Bir Cesaret Meselesi

Bir üniversitede yapılan araştırmada (University of Cambridge, 2021) öğrencilerden oluşan 500 kişilik bir topluluğa aynı soru sorulmuş:

> “Bir konferansta soru sormaktan sizi ne alıkoyar?”

> En çok verilen yanıtlar şunlar olmuş:

1. “Yetersiz görünmekten korkuyorum.”

2. “Zaten herkes gitmek istiyor, uzatmak istemem.”

3. “Soru sormak için önce izin almalıyım gibi hissediyorum.”

İlginçtir, bu cevaplar arasında kadınların oranı %60 ile daha yüksek.

Demek ki mesele sadece bilgi değil, aynı zamanda güven.

Bir kadın katılımcı için “soru sormak” sadece bir bilgi arayışı değil, aynı zamanda topluluk içinde bir görünürlük riski.

Erkekler genelde “Benim fikrim de var” diye çıkarken, kadınlar “Uygun olur mu acaba?” diye düşünüyor.

---

Bir Konferans Hatırası: Soru Sorulamayan Dakikalar

Bir yıl önce katıldığım sosyal bilimler konferansında, konuşmacı 45 dakika boyunca “Toplumda empati yorgunluğu” üzerine harika bir sunum yaptı.

Sunum bittiğinde, herkes alkışladı.

Sunucu mikrofonu kaldırıp “Sorusu olan var mı?” dediğinde salon sessizdi.

Ama arka sırada, gözleri parlayan bir genç kadın vardı.

Elini yarım kaldırdı, sonra indirdi. Yanındaki arkadaşı “Sor hadi!” dedi ama o sustu.

Konferans bitiminde fuaye alanında denk geldik. “Neden sormadın?” dedim.

Gülümsedi, “Belki saçma bir şey diye düşünürler diye korktum,” dedi.

İşte o an fark ettim ki, soru sormak bazen bilgi değil, cesaret işi.

---

Konferanslar, Paylaşım Alanıdır – Monolog Değil

Birçok uluslararası konferans artık klasik modelin dışına çıkıyor.

Harvard, MIT, TED gibi organizasyonlarda, soru-cevap bölümü yerine “katılımcı etkileşim oturumları” ekleniyor.

Bu oturumlarda dinleyiciler doğrudan konuşmacıların yanına gidip, kısa bire bir sohbetler yapabiliyor.

Verilere göre bu yöntem, katılım oranını %60’tan fazla artırıyor.

Bu uygulama, özellikle kadın katılımcılar için güvenli bir alan oluşturuyor.

Böylece mikrofon korkusu olmadan fikir paylaşımı yapılabiliyor.

Yani bazen mesele, soru sormak değil; soruya uygun ortamı yaratmak.

---

Peki Biz Ne Yapabiliriz?

Konferans sonunda soru sormak, bir tür katkıdır aslında.

Hem konuşmacıya değer katarsınız, hem dinleyicilere farklı bir bakış açısı kazandırırsınız.

Ama bunun olabilmesi için ortamın da bunu teşvik etmesi gerekir.

Moderatörlerin, özellikle kadın ve genç katılımcılara fırsat vermesi çok kıymetli.

Ve hepimizin aklında şu olmalı:

Hiçbir soru “saçma” değildir; sadece cesareti eksik bırakılmış sorular vardır.

---

Forumdaşlar, Şimdi Sıra Sizde!

Sizce konferans sonunda herkes soru sormalı mı, yoksa bazen sessiz kalmak daha mı değerli?

Hiç sormak isteyip de vazgeçtiğiniz bir soru oldu mu?

Ve sizce erkeklerin ve kadınların bu konudaki farklı yaklaşımları neden bu kadar belirgin?

Gelin, bu başlık altında hem deneyimlerimizi hem de düşüncelerimizi paylaşalım.

Belki de bu forum, o sahnede elini kaldırmaya çekinen herkes için küçük bir cesaret alanı olur.
 
Üst