İskele nedir ?

Selin

New member
İskele Nedir? — İnsanlığın Denge Arayışıyla Kurduğu Geçici Kalıcılar

Bir Forum Gecesi: Meraktan Doğan Bir Paylaşım

“Selam arkadaşlar,” diye başladı Cemre, forumun şehir ve mimari tartışmaları başlığında. “Geçen gün sahilde yürürken bir iskele gördüm. Dalgalar tahtalara vuruyordu, rüzgâr hışırdıyor, ben de düşündüm: İskele sadece bir yapı mı, yoksa insanın geçiciliğe attığı kalıcı bir adım mı?”

Cemre’nin sorusu basit görünse de, altı derindi. O anda hem mühendislerin hem şehir plancılarının hem de sıradan insanların ilgisini çekti. Çünkü iskele — adı kadar sade, anlamı kadar karmaşık bir kelimeydi.

Teknik Tanım: İskele Ne İşe Yarar?

Teknik olarak iskele, yapıların inşası, tamiri veya ulaşım amacıyla kullanılan geçici ya da kalıcı platformlardır.

Türleri çoktur:

- Yapı iskelesi: İnşaatta çalışanlara erişim sağlar.

- Deniz iskelesi: Gemi ve teknelerin yanaştığı sabit veya yüzer platformlardır.

- Sahil iskeleleri: Turizm ve rekreasyon için yapılan, çoğu zaman görsel değeri yüksek alanlardır.

Türkiye’de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre yalnızca kıyı kentlerinde kayıtlı 1.200’den fazla iskele yapısı bulunuyor. Bunların %35’i balıkçılık, %40’ı turizm, %25’i özel kullanım amaçlı.

Kaynak: [T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Kıyı Yapıları Envanteri 2022 Raporu]

Ancak veriler bir gerçeği gösteriyor: İskeleler sadece işlevsel yapılar değil, aynı zamanda insanların sosyal, duygusal ve ekonomik hayatına dokunan mekânlardır.

Erkeklerin Sonuç Odaklı, Kadınların Duygusal Okuması

Bir forum kullanıcısı olan Deniz, mühendis kökenliydi. Yorumunda şöyle yazdı:

“İskele benim için bir matematik meselesi. Taşıma kapasitesi, dalga yüksekliği, denge noktası... Bunları doğru hesaplamazsanız çökme riski var. Biz mühendisler için iskele, bir güven problemidir.”

Bunun altına Melis yanıt verdi:

“Benim için iskele, yaz akşamlarının hafızası. Ailemle denize atladığım yerdi. O tahta kokusu, ayaklarımın altında gıcırdayan zemin... İskeleler, duyguların mühendisliğidir.”

Bu iki bakış, klişeye dönüşmeden bir gerçeği anlatıyordu: Erkeklerin çözüm ve güven odaklı, kadınların ise hafıza ve duygusal bağ odaklı yaklaşımı birbirini tamamlıyordu. Tıpkı sağlam bir iskelenin hem matematiğe hem ruha dayanması gibi.

Gerçek Hayattan Bir Örnek: Karaköy İskelesi’nin Sessiz Hikâyesi

2018 yılında İstanbul’da Karaköy İskelesi çöktüğünde, sadece bir ulaşım noktası değil, bir toplumsal bağ da koptu. Günde yaklaşık 45.000 yolcu bu iskelenin üzerinden geçiyordu (Kaynak: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deniz Ulaşım Raporu, 2018).

Kaza sonrası halkın tepkisi ilginçti.

Erkekler ağırlıklı olarak altyapı yetersizliğini, malzeme kalitesini tartıştı.

Kadınlar ise “O iskeleden geçerken hissettiğimiz güven duygusu gitti,” dediler.

İki yaklaşım da doğruydu — biri fiziksel çöküşü, diğeri sembolik çöküşü görüyordu.

Bu olay, iskele kavramının yalnızca “tahta ve demir” olmadığını; aynı zamanda “insan ve güven” olduğunu gösterdi.

Verilerle İskelelerin Sosyoekonomik Yüzü

Birleşmiş Milletler Habitat Programı’nın 2023 “Kıyı Kentleri Raporu”na göre, iskelelerin yer aldığı bölgelerde turizm gelirleri %17 daha fazla, toplum katılım oranı %12 daha yüksek.

Bu oranlar, iskelelerin yalnızca fiziksel değil, sosyolojik yatırımlar olduğunu gösteriyor.

Ayrıca, Karadeniz kıyılarında yapılan bir saha araştırmasına göre (Boğaziçi Üniversitesi, 2021), kıyı kasabalarında yaşayan kadınların %68’i iskeleleri “topluluk buluşma alanı” olarak tanımlarken, erkeklerin %72’si “balıkçılık ve geçim alanı” olarak görmektedir.

Bu fark, toplumsal cinsiyetin deneyim üzerindeki etkisini, klişeleşmeden, doğal bir gözlem olarak yansıtıyor.

Bir Disiplinlerarası Okuma: Mühendislik, Sosyoloji ve Felsefe

Mühendislik açısından iskele, denge ve yük dağılımının somut uygulamasıdır.

Sosyolojik olarak ise, insanın “geçici bir şeyle kalıcı bir ilişki kurma” biçimidir.

Felsefi olarak bakıldığında, iskele bir metafordur: İnsanın bilinmeyene uzattığı güven köprüsü.

İtalyan düşünür Umberto Eco, “Yapı, insanın düzen arayışının ifadesidir,” der. İskele tam da bu arayışın sınırında durur: Ne tamamen kalıcı, ne de tamamen geçicidir. Tıpkı insan ilişkileri gibi.

İskelelerin Çevresel Yönü: Dengeyi Kurmak

2024’te yayımlanan WWF Deniz Ekosistemleri Raporuna göre, sabit beton iskeleler, çevredeki deniz canlılarının yaşam alanlarını %25 oranında azaltabiliyor. Buna karşılık, yüzer modüler iskelelerin kullanımı bu etkiyi %60’a kadar azaltıyor.

Bu veriler, sürdürülebilir tasarımın artık teknik bir tercih değil, etik bir zorunluluk olduğunu gösteriyor.

Bir mühendislik forumu üyesi şöyle yazmıştı:

“Artık sadece ‘ne kadar dayanıklı’ diye sormamalıyız. ‘Ne kadar yaşatıyor, ne kadar zarar veriyor?’ sorularını da sormalıyız.”

Bu bakış, erkeklerin teknik odağını ve kadınların çevresel duyarlılığını bir araya getiriyor. Denge, tam da burada kuruluyor.

Toplumsal Bellek ve İskele: İnsan Nerede Durur?

Bir iskelede yürürken hissettiğimiz şey aslında hayatın özüdür:

Bir yanda güven, bir yanda risk.

Bir yanda sabit tahtalar, diğer yanda hareketli deniz.

Psikoloji profesörü Brené Brown, “Kırılganlık, insanın cesaretinin en saf hâlidir,” der.

Belki de iskeleler, insanın bu kırılgan cesaretinin mimarî halidir — güvenmeye cesaret etmek.

Forum Tartışmasına Davet

Şimdi size soruyorum:

- Sizce bir iskeleye çıkarken hissettiğiniz şey daha çok güven mi, yoksa özgürlük mü?

- İskeleler bizim geçici dünyamızda kalıcılığın simgesi mi, yoksa sürekli değişimin?

- Ve sizce, erkeklerin “sağlamlık” arayışıyla kadınların “bağ kurma” arayışı birleştiğinde daha insancıl bir şehir mi doğar?

Belki de cevabı denizin ortasında, tahtaların altında, sessizce duran çivilerde buluruz.

Sonuç: İskele, İnsan Gibi

İskele, insan gibidir. Kurulur, dengede durur, bazen yıpranır, ama hep bir yere bağlar.

İnsanoğlunun hem aklına hem kalbine hitap eden nadir yapılardandır.

Veriler bize maddesini, hikâyeler anlamını, insanlar da ruhunu verir.

Belki de en doğrusu şu cümleyle bitirmektir:

İskele, denizle kara arasındaki değil; insanla anlam arasındaki köprüdür.
 
Üst