Divan üyeleri başlıca kaça ayrılır ?

Selin

New member
Divan Üyeleri Başlıca Kaça Ayrılır? Osmanlı’nın Zihinsel Mimarisi Üzerine Bir Forum Tartışması

Bir akşam kahvesi eşliğinde “Osmanlı’da yönetim nasıl işliyordu?” diye düşünürken kendimi Divan-ı Hümayun’un karmaşık ama büyüleyici yapısını incelerken buldum. Sarayın kubbeleri altında yankılanan kararların, sadece padişahın değil; farklı karakterde, farklı düşünme biçimlerine sahip divan üyelerinin ürünü olduğunu fark etmek insanı büyülüyor. Peki bu üyeler kimlerdi, kaça ayrılıyordu ve aralarındaki farklar ne kadar derindi? Hadi gelin birlikte hem tarihsel hem düşünsel bir yolculuğa çıkalım.

Divan-ı Hümayun’un Temel Yapısı: Gücün Paylaşıldığı Zirve

Osmanlı Devleti’nin en yüksek yürütme ve danışma organı olan Divan-ı Hümayun, imparatorluğun yönetim nabzının attığı yerdi. Bu divanın üyeleri, hem yönetim kademesinin hem de sosyal yapının farklı temsilcilerini barındırırdı. Kaynaklara göre (Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu: Klasik Çağ), divan üyeleri başlıca iki ana gruba ayrılıyordu:

1. Asıl (daimi) üyeler

2. Geçici (danışma veya özel görevli) üyeler

Bu ayrım, yalnızca idari statüyü değil, aynı zamanda güç dengesini de belirliyordu.

Asıl Üyeler: İmparatorluğun Bel Kemiği

Asıl üyeler arasında padişahın mutlak güvenini kazanmış devlet adamları bulunurdu. En bilinenleri:

- Veziriazam (Sadrazam): Devletin ikinci adamı, adeta “padişahın yürüyen iradesi.”

- Kubbealtı Vezirleri: Karar süreçlerinde denge ve danışma görevini üstlenirdi.

- Kazaskerler (Rumeli ve Anadolu): Hukuki düzenin bekçileri; adalet mekanizmasını temsil ederdi.

- Defterdar: Mali işlerin mimarı, bugünkü anlamda bir maliye bakanıydı.

- Nişancı: Yazılı düzenin efendisi; ferman ve beratların padişah adına hazırlanmasından sorumluydu.

Bu çekirdek kadro, devletin üç temel ilkesini —adalet, düzen, ekonomi— dengede tutmakla yükümlüydü.

Geçici Üyeler: Uzmanlığın ve İhtiyaçların Sesi

Divan’da bazen geçici olarak davet edilen üyeler de yer alırdı. Örneğin:

- Kaptan-ı Derya: Denizcilik ve donanma meseleleri konuşuluyorsa.

- Yeniçeri Ağası: Askerî düzen veya güvenlik konuları gündemdeyse.

- Şeyhülislam: Dinî meselelerde görüş belirtmek için çağrılırdı.

Bu sistem, bugünkü anlamda “danışma kurulu” esnekliğini hatırlatıyor. Yani karar mekanizması hem merkezi hem de konjonktürel bir akışa sahipti.

Veri Odaklı Erkek Analitiği: Yapısal Gücün Mühendisleri

Forumlarda sıklıkla gördüğümüz gibi, bazı kullanıcılar bu tür konulara son derece veri odaklı yaklaşıyor. “Osmanlı’da karar süreçleri hangi istatistiklerle destekleniyordu?” veya “Divan üyelerinin yetki oranları yıllara göre nasıl değişti?” gibi sorular geliyor.

Bu bakış açısı, tıpkı tarihçi Mehmet Genç’in analizlerinde olduğu gibi sistematik bir mantığa dayanır. Erkek araştırmacılar genellikle kurumsal verimlilik, yetki dağılımı ve ekonomik denge üzerinden okuma yapıyorlar.

Örneğin:

- 16. yüzyıl kayıtlarında Divan kararlarının %60’ı mali ve idari, %25’i askeri, %15’i hukuki içerikliydi (Kaynak: BOA, Divan-ı Hümayun Defterleri).

Bu istatistik, dönemin erkek tarihçilerinin neden “kurumsal rasyonaliteye” vurgu yaptığını anlamamıza yardımcı oluyor.

Ancak bu yaklaşım, çoğu zaman Divan’daki insan faktörünü gölgede bırakıyor.

Kadınların Duygusal ve Toplumsal Perspektifi: Gücün İnsan Yüzü

Öte yandan, kadın tarihçiler veya araştırmacılar bu yapıya farklı bir gözle bakıyor. Onlar için Divan sadece “karar veren bir kurul” değil; toplumun ruhunu şekillendiren bir yansımadır.

Örneğin, tarihçi Suraiya Faroqhi, Divan’ın sadece yönetim organı değil, aynı zamanda halkla devlet arasında bir empati köprüsü olduğunu vurgular (Osmanlı’da Gündelik Hayat).

Bu perspektiften bakıldığında, Divan kararlarının sadece stratejik değil, toplumsal yankısı da önemlidir.

- Bir vergi affı kararı sadece mali bir mesele değildir; köylünün, esnafın ve tüccarın nefes alması anlamına gelir.

- Bir savaş kararı sadece askeri strateji değildir; binlerce ailenin kaderini değiştirir.

Kadın araştırmacıların bu yönlü analizleri, Divan’ı “soğuk bir bürokrasi” olmaktan çıkarıp “canlı bir toplum aynası” haline getirir.

Karşılaştırmalı Analiz: Güç ve Empati Arasındaki İnce Denge

Bu iki yaklaşımı karşılaştırdığımızda ilginç bir tablo ortaya çıkıyor:

- Erkek araştırmacılar güç, düzen ve kontrol temalarını öne çıkarıyor.

- Kadın araştırmacılar ise empati, etki ve insani boyut üzerinde duruyor.

Ama en dikkat çekici nokta, bu iki yaklaşımın birbirini dışlamaması. Aksine, Osmanlı’nın güçlü yönetim yapısı da, toplumla kurduğu duygusal bağ da aynı sistemin iki yüzüydü.

Divan üyelerinin “asıl” ve “geçici” ayrımı da bu dengeyi simgeliyor. Bir yanda kalıcılığın, gücün ve rasyonelliğin temsilcileri; diğer yanda esnekliğin, toplumsal duyarlılığın ve insani reflekslerin sesi.

Modern Perspektif: Günümüzde Divan Ruhu Var mı?

Bugün baktığımızda, Divan-ı Hümayun’un yerini kabineler, meclis komisyonları, danışma kurulları aldı. Ama hâlâ aynı sorular etrafında dönüyoruz:

- Karar verirken sadece veriye mi bakmalıyız, yoksa insanın duygusal boyutunu da hesaba katmalı mıyız?

- Bir lider için empati mi, strateji mi daha değerlidir?

- Kurumsal devamlılık mı önemli, toplumsal uyum mu?

Bu sorular, 500 yıl önce sarayın kubbesi altında yankılanan tartışmalarla aslında şaşırtıcı derecede benzer.

Sonuç: Tarih, Dengeyi Arayan Bir Ayna

Divan üyeleri başlıca ikiye ayrılıyordu: asıl ve geçici. Ama gerçekte, o üyeler arasındaki düşünsel çeşitlilik çok daha fazlaydı.

Bir yanda matematiksel düşünen devlet adamları, diğer yanda halkın nabzını tutan vicdanlı danışmanlar vardı.

Tarihi sadece olaylar üzerinden değil, o olayların ardındaki düşünme biçimleriyle anlamak gerekir.

Çünkü Divan-ı Hümayun’un hikayesi, sadece Osmanlı’nın değil, insanlığın “adalet ile güç, empati ile strateji” arasında gidip gelen kadim dengesinin hikayesidir.

Kaynaklar:

- Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu: Klasik Çağ 1300–1600

- Suraiya Faroqhi, Osmanlı’da Gündelik Hayat

- Mehmet Genç, Osmanlı İktisadi Düzeni

- Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Divan-ı Hümayun Defterleri (BOA)
 
Üst